EDEBİYATNAME

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

SÖZCÜKTE ANLAM

 

SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

 

Kelime (sözcük): Dilin, anlamlı olan ve gramer yönünden de en küçük yapıda olan birimlerine veya tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan edatlar, bağlaçlar ve ünlemler (Fakat, ama, niçin, gibi, kadar, ah, vah...) gibi anlatım birimlerine kelime (sözcük) denir.

     Kavram ve ses yönü olan; kaynaşmış düşünce ve ses birimidir. Her kelime bir anlamın karşılanması ihtiyacından doğmuştur. İnsan, kelimelerle düşünür. Biz, en önemsiz bir ihtiyacımızdan en çapraşık duygu ve düşüncelerimize kadar başkalarına açıklamak istediklerimizi ancak kelimelerle anlatabiliriz. Sağlıklı iletişim, kelimenin iyi seçilmesine ve iyi kullanılmasına bağlıdır.

     Kelimeler belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilerek anlamlı bir bütünlük oluşturulur ve böylece insanlar arasında anlaşma sağlanır.

 

Sözcükte Anlam: Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır.

    Türkçedeki sözcüklerin çoğu yalnızca bir anlama gelmez. Sözcüklerin cümle içerisinde kazanabilecekleri anlamları şöyle sıralayabiliriz:

     

  

ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER 

 

 

Gerçek Anlam (Temel Anlam)

 

     Sözcüklerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Gerçek anlamlı sözcükler herkesçe bilinen ve en yaygın anlamlı olan sözcüklerdir. Gerçek anlamlı sözcükler, sözcüklerin sözlükteki ilk anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.

     Bir sözcük duyulduğunda veya herhangi bir yerde kullanıldığında herkesin aklına aynı anlam geliyorsa veya zihninde aynı kavram canlanıyorsa o sözcük gerçek anlamlıdır.

     Bir kelimenin gerçek (temel) anlamda kullanılıp kullanılmadığını anlamak için cümleden çıkarıldığında da aynı anlamı verip vermediğine bakılmak gerekir. Eğer kelimeler, hem cümle içerisinde hem de cümleden çıkarıldığında aynı anlamı vermekteyse gerçek (temel) anlamlıdır.


ÖRNEK 1:

      ağız” dendiğinde akla ilk gelen anlam, organ adıdır. Bu sözcüğü “Çocuk kalemi ağzına götürdü.” cümlesinde kullandığımızda organ anlamında kullanıldığı için gerçek anlamlıdır. Fakat “Bu yörenin ağzı böyledir.” ,  Ağzını toplayın.” Cümlelerinde organ adı anlamında kullanılmadığı için gerçek anlamlı değildir.

 

ÖRNEK 2:

      kök” dendiğinde akla ilk gelen, bir ağacın toprak içinde kalan bölümüne verilen addır. Bu sözcüğü “Ağacı kökünden kesmişler.” cümlesinde kullandığımızda bir ağacın toprak içinde kalan bölümü anlamında kullanıldığı için gerçek anlamlıdır. Fakat “Bizim kökümüz Osmanlıya dayanır.” ,  “Bir sonraki sınavda size kök söktüreceğim.” cümlelerinde ağacın toprak içinde kalan bölümü anlamında kullanılmadığı için gerçek anlamlı değildir

 

ÖRNEK 3:

      kırmak” dendiğinde akla ilk gelen, bir bütünü parçalara ayırmak, bölmektir. Bu sözcüğü “Bardağı elinden düşürüp kırmış.” cümlesinde kullandığımızda bir bütünü parçalara ayırmak anlamında kullanıldığı için gerçek anlamlıdır. Fakat “Kalbimi kırdı.” ,  “Düşmanın direncini kırdık.” , “ Onun kafa biraz kırıktır.” cümlelerinde bir bütünü parçalara ayırmak anlamının dışında kullanıldığı için gerçek anlamlı değildir

 

ÖRNEKLER: (Aşağıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler gerçek anlamda kullanılmıştır.)

*  Eliyle hafiften omzuma dokundu.

*  Parmağındaki yüzüğün taşı düşmüştü.

*  Ayağındaki eski bir spor ayakkabısıydı.

*  Sıcak çorbayı içince doymuştum.

*  Elini masaya vurdu.

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili sözcük gerçek (temel) anlamda kullanılmamıştır?

A) Üç yıldır, özel bir üniversitede Türk Dili dersini okutuyor.

B) Yerdeki cam parçaları topuğunun kanamasına sebep oldu.

C)Etrafımı çevreleyen her şey bana onu hatırlatmaya yetiyor.

D) İdarenin verdiği cezaya  üç gün içinde itiraz etme hakkı var.

E) Veteriner, kanatlarını iyileştirdiği güvercini gökyüzüne saldı.

CEVAP: A

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

"Bir sözcüğün aklımızda uyandırdığı ilk anlamına temel anlam denir."

Aşağıda altı çizili sözcüklerden hangisi temel anlamında kullanılmıştır?

A) Gençler, sesinizi basın yoluyla duyurmalısınız.

B) Yüzüme öyle boş nazarlarla bakmayın.

C) Her sabah gazeteye şöyle bir göz atar.

D) Bu işin de bir yolu yordamı vardır elbette.

E) O, göründüğü gibi soğuk biri değildir.

CEVAP: C

 

ÖRNEK TEST SORUSU 3:

I.    Hava kirliliği güncelliğini koruyor.

II.   Toplantıyı tatlı bir konuşma ile açtı.

III.  Kalabalık içinde beni eleştirmesine bozuldum.

IV.  Her zamanki gibi yüzsüzlük etti.

V.   Kitabının başına bir önsöz yazdım.

Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde altı çizili sözcükler gerçek anlamlarında kullanılmıştır?

A) I. ve II.          B) I. ve V.               C) II. ve IV.            D) III. ve V.            E) IV. ve V.

CEVAP: B

 

ÖRNEK TEST SORUSU 4:

I. Bazı soruların cevaplarını çok iyi sallamışsın.

II. Kafayı yemeden şu işin içinden bir çıkabilseydik.

III. Yüzüne örttüğü beyaz mendili alıp yere attı.

IV. Sen bugünlerde dayak yemek için kaşınıyorsun.

V. Kopardığı gülü annesine hediye edecekmiş.

Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangileri gerçek anlamda kullanılmıştır?

A) II-IV       B) I-III         C) III- V        D) II-V        E) I-V

CEVAP: C

 

Yan Anlam (Yakıştırma Anlam)

 

     Bir sözcüğün gerçek anlamdan tamamen uzaklaşmadan zamanla, bir cümle içerisinde veya bir metinde yeni anlam kazanmasına yan anlam denir. Bir sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

 ÖRNEK 1:

     burun” sözcüğünü “Yeni ayakkabımın burnu ayağımı biraz sıkıyor.” cümlesinde ele alalım. Buradaki “burun” sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı” ifadesini taşımıyor. Tam olarak mecaz anlama da girmez; çünkü temelde gerçek anlamla yakın bir ilgisi vardır. Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna konum itibariyle benzemesindendir. İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden dolayı başka bir varlığa verilmesine yan anlam ya da yakıştırma denir.

 

ÖRNEK 2:

     göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “İğnenin gözüne takacağım ipliği ya çantanın gözünde ya da masanın gözünde unutmuşum.” cümlesindeki tamlamalardaki “göz” sözcüğünün anlamı benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bu da yan anlamdır.

 

ÖRNEK 3:

     düşmek” kelimesi “Meyveler yere düşmüş.” cümlesinde, bir nesnenin yüksek bir yerden alçak bir yere düşmesi anlamında kullanıldığı için temel anlamda; “Çocuğun pantolonu iki de bir düşüyordu.”,  “Kavakların gölgesi yola düştü.” , “Tansiyonum yine düşmüş.” cümlelerinde gerçek anlamın dışında kullanıldığı için yan anlamdadır.

3

ÖRNEKLER: (Aşağıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler yan anlamda kullanılmıştır.)

*  Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar.

*  Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.

*  Uçağın kanadı havada parçalanmış.

*  Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.

*  Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Kuyruk” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde yan anlamda kullanılmıştır?

A) Patron ne düşünürse düşünsün, kimsenin kuyruğu olamam ben.

B) Ucuz ekmek kuyruklarının gün geçtikçe uzadığını görmek ne acı.

C) Boğazına çok düşkündür kedimiz, acıkınca hemen kuyruğunu sallar.

D) Kuyruğu kurduğumuz kapana kısılmış orda öylece duruyor.

E) Mahallenin afacan çocukları kendinin kuyruğuna teneke bağlamışlar.

 CEVAP: B

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

I. Tansiyonu düşünce soluğu hastanede aldık.

II. Başarısızlıklar gözden düşmemize neden oldu.

III. İnşaattan yere düşen işçi hayatını kaybetmiş.

IV. Elimize iyi bir araba düşerse sana haber veririz.

V. Böyle sözleri söylemek senin gibi birine düşmez.

VI. Yeni aldığı kalemini okulda düşürmüş.

“düşmek” sözcüğü kaç farklı anlamda kullanılmıştır?

       A) 2       B) 3      C) 4      D) 5       E) 6

 CEVAP: D

 

Mecaz Anlam

     Bir sözcüğün bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir.

     Bir sözcüğün mecaz anlamda kullanılmasında amaç anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmektir. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilir. Mecaz anlamda genellikle doğadaki somut varlıklar soyut anlamlar yüklenerek yaşamımıza aktarılır.

 ÖRNEK 1:     Alper, aslan gibi bir adamdır.”  cümlesindeki “aslan” kelimesi sözlükte çok güçlü bir hayvanın adı olarak geçer. Bu kelime bir insan için “Bu çocuk aslan parçası.” veya “aslan gibi adam” biçiminde kullanılırsa, kelimelerin anlatım gücü artar, o insana “güçlü oluş” niteliği kazandırılmış olur. Bu şekildeki bir kullanıma mecaz anlam denir.

 

ÖRNEK 2:     “Ayşe sıcaklara dayanamadığı için bayıldı.”cümlesindeki “bayıldı” kelimesi sözlükte “insanın kendinden geçmesi, bir süreliğine vücut fonksiyonlarının durması” olarak geçer. Bu kelime “Bu sanatçıya bayılıyorum.” biçiminde kullanılırsa, kelimelerin anlatım gücü artar ve sözcük “bir insana aşırı hayran olma” niteliği kazandırılmış olur. Bu şekildeki bir kullanıma mecaz anlam denir.

 

ÖRNEK 3:     Yağ lekesi kumaştan asla çıkmaz.”cümlesindeki “leke” kelimesi sözlükte “kir izi” olarak geçer. Bu kelime “Alnındaki lekehiç silinmeyecek.” biçiminde kullanılırsa, kelime gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak  “suç” anlamı kazanmış olur. Bu şekildeki bir kullanıma mecaz anlam denir.

 

ÖRNEKLER:

*  Denizden topladığım taşlar çok güzel. (mecaz anlamda kullanılmış)

    Bu sözlerle seni taşlıyor, her hâlde. (mecaz anlamda kullanılmış)

*  Çocuğun elini tut. (gerçek anlamda kullanılmış)

   Tartışmada Ali’yi tuttu. (mecaz anlamda kullanılmış)

*  Ateşyakıp ısındılar. (gerçek anlamda kullanılmış)

    Bu yaptıklarınla çocuğunu ateşe atıyorsun. (mecaz anlamda kullanılmış)

*  Kesrin pay ve paydası birbirine eşittir. (gerçek anlamda kullanılmış)

   Seninle ortak paydamız var.  (mecaz anlamda kullanılmış)

*  Yapılan çalışmalar iki ülke arasında kültür köprüsü kurmuştur. (mecaz anlamda kullanılmış)

   Dişleri arasına köprü yapılmış. (gerçek anlamda kullanılmış)

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamında kullanılmıştır?

A) Artık geminin dumanı da görünmüyordu.         

B) Evin çatısı temmuz ayında aktarılıyor.

C) Kalabalıktan nefes alamıyoruz.                        

D) Seninki derin bir uykuya dalmış.

E) Seni köprünün ayağında bekliyorum.  

CEVAP: D

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

I.    Kalecinin attığı topa kalkınca onunla göğüs göğüse geldik.

II.   Torununun başarıları daima göğsünü kabartırdı.

III.  Bu göğüs ağrılarının sonu nereye varacak, bilmem.

IV.  Böyle göğsünü gere gere dolaşmak onun da hakkıdır.

V.   Göğsünün üstünde taşıdığı madalya, yılların tanığı gibiydi.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde "göğüs” sözcüğü mecaz anlamıyla kullanılmıştır?

A)  I. ve II.     B)  I. ve IV.        C)  II. ve IV.           D)  II. ve V.        E)  III. ve V.

CEVAP: C

 

ÖRNEK TEST SORUSU 3:

I. Küçücük yaşına bakmadan herkese kafa tutuyordu.

II. Kardeşim yıllardır Beşiktaş’ı tutuyordu.

III. Ne zaman uzun yola çıkmak istese hep araba tutuyordu.

IV. Yeni ortağını doğrusu pek gözüm tutmadı.

V. Tuttuğu balıkları eve götürmemişti.

Yukarıdaki cümlelerde “tutmak” sözcüğü hangilerinde mecaz anlamda kullanılmıştır?

   A) I-II            B) I-IV         C) II-IV         D) III-V            E) IV-V

CEVAP: B

 

 

Terim Anlam

 

     Bir bilim, sanat meslek ya da spor dalıyla ilgili özel bir kavramı karşılayan kelimelere terim anlamlı kelimeler denir. Terim anlamlı kelimelerin anlamları dar ve sınırlıdır.

     Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur. Örneğin "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.

 ÖRNEK 1:   “Meridyen, ekvatoru dik olarak kesen ve iki kutup noktasından geçerek çevreleyen dairedir.” cümlesindeki altı çizili sözcükler birer coğrafî terimdir.

 

ÖRNEK 2: “Şiirin redif ve kafiyelerini bulup hece ölçüsünü yazınız.” cümlesindeki altı çizili sözcükler birer edebiyat terimdir.

 

ÖRNEK LER:

Dil bilgisi terimleri: yüklem, özne, kök, zarf…

Geometri terimleri: üçgen, daire, açı, çap...

Kimya terimleri: molekül, atom…

Futbol terimleri: korner, penaltı, ofsayt...

Coğrafya terimleri: fay hattı, plato, göl, alüvyonlu toprak…

 

NOT: Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.

Örnek: "budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zekâ seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcük terim anlamı taşımaz? 

A) Yazar, anlatıcıyı üçüncü tekil kişi ağzından konuşturmuş romanda

B) Nota bilgisi olmadan beste yapabileceğini düşünenler bile var

C) kaleci kurtarışları kadar başarılı penaltı  vuruşlarıyla da tanınıyor

D) Kostümleri özenle seçilmemiş bir oyundan başarı beklenemez.

E) Şiirlerinde yaptığı keskin eleştirilerde ölçüyü biraz kaçırmış.

CEVAP: E

 

Deyimler

     Deyim, atasözleri gibi milli değerler taşıyarak inanış ve gelenekleri dile getiren, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşmuş ve bir durumu veya bir olguyu daha çekici anlatmaya yarayan mecaz anlamlı sözlerdir.

 

ÖRNEK LER:

        *  kan kardeşi olmak

*  başına devlet kuşu konmak

*  baklayı ağzından çıkarmak

*  göze girmek

*  etekleri zil çalmak

*  kulağına çalınmak

*  karnı zil çalmak

*  yıldızı parlamak

 

NOT 1: Deyimlerde kelimelerden en az biri veya her ikisi de anlam kaybına uğrar.

 Örnek:  “Haberi duyunca etekleri zil çaldı.” cümlesinde “etekleri zil çalmak” çok sevinmek anlamına gelen bir deyimdir. Ancak burada etek, zil, çalmak sözlerinin sevinmekle bir ilgisi yoktur.

 

NOT 2: Bazı deyimlerde ise sözcükler gerçek anlamlarını tamamen yitirmemiş olabilir.

 Örnek:  

*  Yükte hafif pahada ağır olan ne varsa getirin.” cümlesindeki deyimde “yük” ve “paha” sözcüklerinin gerçek anlamlıdır.

*  “Bizim komşular iyi gün dostudur.” cümlesindeki deyimde “iyi”, “gün” ve “dost” sözcüklerinin gerçek anlamlıdır.

*  “ Bu işi yapamasan da canın sağ olsun.” cümlesindeki deyimde “can”, “sağ” ve “olmak” sözcüklerinin gerçek anlamlıdır.

 

NOT 3: Deyimler eylem bildiren sözlerdir. Bu nedenle bir eylem gibi çekimlenebilir. Atasözleri gibi bir genel bir yargı bildirmezler. Öğütte bulunmazlar. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Atasözleri daima cümle halinde bulunup yargı bildirirlerken, deyimler mastar olarak bulunur. Zaten deyimlerin atasözlerinden ayrılan en önemli farkı da budur. Deyimler özel anlamlı sözlerdir, atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir.

 Örnek:  küplere binmek” deyimdir ve “sinirlenmek” anlamındadır. Mastar halinde bulunur. “Damlaya damlaya göl olur”. sözü bir atasözüdür. Çünkü cümle halindedir ve bir yargı bildirmektedir.

 

NOT 4: Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz. Ancak deyimin anlamın bozmayacak şekilde araya başka kelimeler girebilir.

 Örnek:   

    *  "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,

    *  "pişmiş aşa su katmak" yerine " pişmiş çorbaya su katmak " denilemez,

    *  "kafayı yemek" yerine " başı yemek " denilemez,

    *  "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,

    *  Başını derde sokmak” deyimi “Başını son günlerde hep derde soktu.” Cümlesinde olduğu gibi araya başka kelimeler alabilir:

NOT 5:  Bazı deyimler cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara ya da öykücüklere dayanır.

 Örnek:   

    * Altından Çapanoğlu çıkar           

    *  Yorgan gitti, kavga bitti.                

    *  Dostlar alışverişte görsün,               

    *  Atı alan Üsküdar'ı geçti,

    *  Tut kelin perçeminden,

    *  Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,

    *  Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.

    *  Ne şiş yansın ne kebap

 

NOT 6:  Deyimler cümlenin bir öğesi olabilir. Ayrıca cümlede başka görevler de alabilir.

Örnek:  

*  “Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu.”  Cümlesinde deyim yüklem görevinde bulunmaktadır.

*  Damarıma basmadan konuşamaz mısın? “Cümlesinde deyim zarf tümleci görevinde bulunmaktadır.

*   Aslan payı ona düştü.” Cümlesinde deyim özne görevindedir ve bir  isim tamlaması şeklinde görev almıştır.

*  “O, dik kafalı biridir.” Cümlesinde deyim bir sıfat tamlamasının sıfatı görevinde bulunmaktadır.

NOT 7:  Akılda kalması kolay olduğu ve kulağa daha hoş geldiği için bazı kafiyeli deyimler de vardır.

Örnek:   

    *  Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı

    *   ya devlet baş aya kuzgun leşe

    *   Uma uma döndük muma

 

NOT 8:  Deyimlerde genellikle soyut kavramların somutlaştırıldığı yani somutlama yapıldığı görülür.

 Örnek:   

     * Bu düşünceyi tuttum.

     * Çocuğun aklını karıştırma.

    * Yalanını yakaladım işte.

    * O, işini kitabına uydurur.

    * Saksıyı çalıştıracağı zamanı iyi bilir o.

    * Yalanını yakaladım işte.

 

NOT 9:  Deyimlerdeki çekim ekleri, kişiden kişiye göre değişebilir.

Örnek:   

    * Burun buruna geldim

    * Burun buruna geldin.

    * Burun buruna geldi.

    * Burun buruna geldik.

    * Burun buruna geldiniz.

    * Burun buruna geldi.

 

NOT 10:  Bazı deyimler, eksiltili cümle biçiminde kurulur.

Örnek:   

*  Laf aramızda, seninki yine bugün gelmemiş.”  Cümlesindeki “laf aramızda” deyiminin aslı “laf aramızda kalsın” dır.

*  Gözün aydın, senin oğlan izne gelmiş.”  Cümlesindeki “gözün aydın” deyiminin aslı “gözün aydın olsun” dur.

 

 

Atasözleri

     Yıllar önce söylenmiş, kim tarafından söylendiği belli olmayan, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, genel kural niteliği taşıyan söz öbekleridir. Genellikle kesin bir yargı bildiren cümleler biçiminde görülür.

 ÖRNEK LER:

    *  Damlaya damlaya göl olur.

    *  Sakla samanı gelir zamanı.

    *  Ak akçe kara gün içindir.

    *  Dost kara günde belli olur.

    *  Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.

    *  Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

 

NOT 1:  Sadece mecaz anlam veren atasözü olabileceği gibi, sadece gerçek ya da hem gerçek hem mecaz anlam taşıyanlar da vardır.

Örnek:   

     Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” atasözü sadece mecaz anlamlı;

        Dost ile ye iç, alışveriş etme.” sadece gerçek anlamlı

        Taşıma su ile değirmen dönmez.” hem gerçek hem mecaz anlamlı

 

 

Argo Anlam

    Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir. Argo, dil içinde bir dil gibidir. Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir. Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.    

    Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir. Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir.

 ÖRNEK LER:

   *  Canına yandığımın dünyası

   *  Aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek

   *  Mektep çocuğu: acemi, toy

   *  Zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak

   *  Arakçı: hırsız

   *  Bal kabağı: aptal, beyinsiz

   *  Çakmak: sınıfta kalmak

   *  Madik atmak: Hile yapmak, dolandırmak

 

 

Somut Anlam

     Beş duyu organından en az biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir.

ÖRNEK LER

     Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol...

 

NOT:  Türkçede bazen “hava, ses, koku…” gibi maddelerin gözle görülmedikleri için sanki soyutmuş gibi algılandıkları görülür. Bir sözcüğün somut anlamlı bir sözcük olabilmesi için o sözcüğün ifade ettiği maddenin beş duyu organından sadece bir tanesiyle algılanması yeterlidir.

Örnek 1:   ses”i biz eğer duyma duyu organımız olan kulakla algılıyorsak somuttur. Gözle görülmesi veya elle dokunulması gerekmez.

 

Örnek 2:   hava”yı biz eğer dokunma duyu organımızla algılıyorsak yani elimizi hızlıca salladığımızda yüzümüze çarpan havayı hissedebiliyorsak “hava” sözcüğü somuttur. Gözle görülmesi gerekmez.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

 Aşağıdakilerin hangisinde “güneş “ sözcüğü somut anlamda kullanılmıştır?

a) Gerçekler güneş gibidir, üflemekle sönmez.                

b) İlim güneş, cehalet karanlıktır.

c) Dünya güneşin etrafında 365 günde döner.                 

d) Güneş balçıkla sıvanmaz.

e) Soğuk evi annenin güneş gibi şefkati ısıtıyordu.

CEVAP: A

 

Somutlama

      Soyut anlamlı kelimeler cümle içerisinde mecazlı kullanılarak somut bir anlam ifade edecek şekilde aktarılabilir. Bu şekildeki kullanımlara somutlama denir.

 ÖRNEK 1:   “Asla düşüncelerini tartmadan konuşmamalısın.”  Bilindiği gibi ancak somut olan varlıklar tartılır. “düşünce” ise soyut bir kavramdır. Bu cümlede yer alan “düşünceleri tartmak” ifadesinde “düşünceler tartılarak” somutlaştırılmıştır. Yani somutlaştırma yapılmıştır.

 

ÖRNEK 2:    Özgürlüğüm elimden alındığım gün ben biterim.” Bu cümle yer alan “özgürlük” sözcüğü soyut bir kavramdır. “elinden alınmak” ifadesi ise daha çok somut bir eylemi ifade etmektedir. Çünkü somut olan bir şey elden alınır. Burada “özgürlük” somut bir varlıkmış gibi elden alınmıştır. Yani somutlaştırma yapılmıştır.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdakilerin hangisinde somutlaştırmaya örnek bir kullanım vardır?

    A) İşlerin yürütülmesi için tüm ipler onun elindeydi.

    B) Güneşin doğuşunu seyretmek için karşı tepeye çıkar.

    C) Çocuk ayaklarını çıkarıp içeri girdi.

    D) Sobayı yakmak için çok uğraştı.

    E) Vapur son durağı olan Trabzon’a demirledi.

  CEVAP: A

 

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soyut bir sözcük somut anlama gelecek şekilde kullanılmıştır?

    A) Sevgiler karşılıklı olursa anlam kazanır.                   

    B) Böyle davranmana bir anlam veremiyorum.

    C) Senin bu düşüncelerin hepimizi eziyordu.                 

    D) Erol, özgürlüğüne düşkün bir gençti.

    E) Senin gibi kalpsizlerin aramızda yeri yoktur.

CEVAP: C

 

 

 

Soyut Anlam

      Beş duyu organımızın hiçbiriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.

ÖRNEK LER

     Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik...

 

NOT:  Türkçede “Allah, cennet, cehennem, melek…” gibi kavramların soyut mu somut mu olduğu hep tartışılmıştır. Bu ve bunun gibi dinî kavramlar somuttur. Şu anda beş duyu organımızla algılamasak bile ileride mutlaka beş duyu organıyla algılayacağımızı düşündüğümüz, var olduğunu bildiğimiz ve varlığına inandığımız bu sözcükleri somut olarak kabul ediyoruz.

 

 

Soyutlama

      Somut anlamlı kelimeler cümle içerisinde anlatıma güç ve güzellik katmak amacıyla bazen soyut bir anlam ifade edecek biçimde kullanılırlar. Bu şekildeki kullanımlara soyutlama denir. Deyimlerde genellikle soyutlama görülmektedir. Çünkü deyimlerde sözcükler gerçek anlamından sıyrılıp mecaz anlam ifade etmektedirler.

 

ÖRNEK 1:   “ Bu hareketiyle iyice gözden düşmüştü.” Bu cümledeki “gözden düşmek” deyimindeki “göz” ve “düşmek” sözcükleri somut bir anlam ifade ederken, “gözden düşmek” deyimi soyut bir anlam ifade eden “değerini kaybetmek” anlamında kullanılmıştır. Yani sözcükler somutken soyutlaştırılmıştır.

 

ÖRNEK 2:   “ Yardım etme ki biraz burnu sürtülsün.” Bu cümledeki “burnu sürtülmek” deyimindeki “burun” ve “sürtülmek” sözcükleri somut bir anlam ifade ederken, “burnu sürtülmek” deyimi soyut bir anlam ifade eden “sıkıntı çekmek” anlamında kullanılmıştır. Yani sözcükler somutken soyutlaştırılmıştır.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdakilerden cümlelerden hangisinde gerçekte somut anlamlı olan bir sözcük, "soyut" anlam kazanmıştır?

A) "Ahlak" herkese  göre değişen bir kavramdır.               

B) Elbiseniz çok güzel, ben de almak isterim.

C) Çalışkan, dürüst bir gence benziyor.                              

D) Kafalı biri olduğu her halinden belli oluyor.

E) Kimileri, gördüğü rüyanın etkisinde kalır.

CEVAP: D

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

   "Parçalanmak", "parçalara ayrılmak" anlamında somut bir sözcüktür. "Acıdan yüreği parçalandı." denildiğinde soyut anlamda kullanılmış olur.

Aşağıdakilerin hangisinde buna benzer bir kullanım vardır?

A) Köyden göç edenler, mutsuz oldular.                    

B) Böyle, düşünceleri paslanmış insanlardan uzak durun.

C) Gökyüzü mavilikler içinde pırıl pırıldı.                 

D) Sevinç ve acı içinde yaşamayı öğrendi.

E)  Karşı dağda güneş henüz doğmadı.

CEVAP: B

 

 

KELİMELER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ

 

Eş Anlamlı (Anlamdaş) Kelimeler

      Türkçede yazılış ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denilmektedir. Bu tür eş anlamlı kelimeler cümle içerisinde birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.

ÖRNEKLER:  

    *  kara –siyah

    *  okul-mektep

    *  kıymet-değer

    *  cevap-yanıt

    *  öğrenci-talebe

    *  sene-yıl

    *  medeniyet-uygarlık

    *  imkân-olanak

    *  acele-ivedi

    *  zelzele-deprem

    *  yoksul-fakir

    *  misafir-konuk

    *  sınav-imtihan

    *  yöntem-metot

    *  mesele-sorun

    *  fiil-eylem

    *  kelime-sözcük

    *  vasıta-araç

    *  sayı-rakam

    *  kırmızı-al

 

NOT 1:  Bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamayabilir. Bunun sebebi kelimelerden birinin gerçek anlamının dışında başka bir anlam ifade edecek şekilde kullanılmasıdır. Kelimelerin eş anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda olması gerekir.

 Örnek 1:   Baş koymuşum ben bu yola.” Cümlesinde “baş” kelimesinin eş anlamlısı olan “kafa” kelimesinin kullanılması doğru değildir.

 

Örnek 2:   “ Benim kara bahtım ne zaman gülecek?” Cümlesinde “kara” kelimesinin eş anlamlısı olan “siyah” kelimesinin kullanılması doğru değildir.

 

Yakın Anlamlı Kelimeler

     Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelere yakın anlamlı kelimeler denir.

 ÖRNEKLER:

   *  göndermek-yollamak

*  bezmek-bıkmak-usanmak

*  dilemek-istemek

*  çevirmek-döndürmek

*  söylemek-demek-konuşmak

*  eş-dost

*  hısım-akraba

*  bakmak-seyretmek

*  görmek- bakmak

 

ÖRNEK 1:

*  Bu hareketinden dolayı sana küstüm.                          

*  Bu hareketinden dolayı sana kırıldım.

*  Bu hareketinden dolayı sana gücendim.                     

*  Bu hareketinden dolayı sana darıldım.

     Yukarıdaki dört cümlenin anlamı her ne kadar aynı gibi görünse de hepsi birbirinden farklıdır. Birinci cümlede bir “kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.

 

Zıt (Tezat) Anlamlı Kelimeler

     Anlamca birbirinin karşıtı olan, birbirine karşıt olan kavramları ifade eden kelimelere zıt(tezat) anlamlı kelimeler denir. Karşıt anlamlı sözcükler iki zıt noktayı belirtirler.

ÖRNEKLER:

   *  siyah-beyaz

*  oturmak-kalkmak

*  uzun-kısa

*  aşağı-yukarı

*  ileri-geri

*  var-yok

*  gelmek-gitmek

*  az-çok

*  pahalı-ucuz

*  karanlık-aydınlık

*  ağır-hafif

*  güzel-çirkin

 

 

NOT 1:  Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır.

Örnek 1:   yüzmek, vurmak, yemek” fiilinin zıt anlamlısı yoktur.

 

Örnek 2:   yeşil, mavi, sarı” sözcüklerinin zıt anlamlıları yoktur.

 

NOT 2:  Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz.

Örnek 1:   sevinmek” karşıtı “sevinmemek” değil “üzülmek” sözcüğüdür.

 

Örnek 2:   oturmak” eyleminin karşıtı “oturmamak” değil “kalkmak” sözcüğüdür.

 

NOT 3:  Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.

Örnek 1:   doğru” kelimesinin zıt anlamlısı “eğri” sözcüğüdür. Fakat “Bu soruyu doğru çözmüştüm.” cümlesinde “doğru” sözcüğünün zıt anlamlısı “yanlış” sözcüğüdür.

 

Örnek 2:   temiz” kelimesinin zıt anlamlısı “pis, kirli” sözcüğüdür. Fakat “O, işini temiz yapar.” cümlesinde “temiz” sözcüğünün zıt anlamlısı “kötü” sözcüğüdür.

 

NOT 3:  İki kelimenin zıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de temel (gerçek) anlam özelliği taşıması gerekir.

Örnek 1:   siyah – beyaz” sözcükleri gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Fakat “Artık yeni dönemde beyaz bir sayfa açacağız.” cümlesindeki “beyaz” sözcüğü “siyah” sözcüğü ile zıt anlamlı değildir. Çünkü mecaz anlam taşımaktadır.

 

 Örnek 2:   hafif-ağır” sözcükleri gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Fakat “Evlenmekle ağır bir yükün altına girdim.” cümlesindeki “ağır” sözcüğü “hafif” sözcüğü ile zıt anlamlı değildir. Çünkü mecaz anlam taşımaktadır.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “hafif” kelimesi “Bu bilezikler tahmin ettiğimden de ağırmış.” cümlesindeki “ağır” kelimesinin karşıtıdır?

A) Yemek yaparken soğanı yağda çok hafif öldüreceksin.

B) Dışarıda esen hafif rüzgar havayı serinletiyordu.

C) Sınavı hafife almanın cezasını çok pahalı ödedi.

D) Telefonun bataryasını değiştirince telefon çok hafifledi.

E) Çocuğun omzuna hafifçe dokunarak yardım istedi.

CEVAP: D

 

 

 

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

     Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelere eş sesli (sesteş) kelimeler denir. Sesteş kelimeler şiirde cinas olarak kullanılır ve bu kelimelerle cinaslı kafiye yapılır.

 

ÖRNEK :

               * Gülü eline aldığında hafiften bir gülümsedi.   ( Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir )
               * Kırlarda koşarken ayağını kırmış.                    ( Kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz )

NOT 1:  Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir.

Örnek 1:    Perişan oldum yârim senin yüzünden

                     Bir an olsun gitmez hüzün yüzünden

 

Örnek 2:   Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya

                    Ben yârimden vazgeçmem götürseler asmaya

NOT 2:  “yar” ve “yâr”, “alem”ve “âlem”, “hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”, “adet” ve “âdet” kelimeleri eş sesli değildir. Çünkü okunuşları ve anlamları farklıdır.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

 Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler arasında sesteşlik ilişkisi yoktur?

       A)   Dolu yağınca çiçekler soldu.

        Bütün sınıflar dolu yer yok.

B)   Yazın deniz kıyısında olmak, ne güzel!

       Senin yazın niye okunmuyor?

C)   Gül ki yanağında gül açılsın.

D)   İstanbul Boğazı görülmeye değer bir güzelliktir.

      Bu boğaz ağrıları bitmedi, hiç mi hiç

E)   Bahçeler senin olsun, bağ benim olsun.

        Saçının teli gönlümü bir bağ gibi bağlar.

CEVAP: B

 

 

İkilemeler (Tekrarlar)

        Aynı cinsten kelimelerin tekrar edilmesiyle oluşan kelime gruplarına ikileme denir. Türkçede ikilemeler farklı  şekillerde oluşturulur.

 

   Bunlar:

 

1)  Aynı kelimenin tekrar edilmesiyle ikileme yapılır:

ÖRNEK :  ağır ağır, güzel güzel, tatlı tatlı, konuşa konuşa, atlaya atlaya, koşa koşa, deste deste

 

2)  Birbirine zıt kelimelerin edilmesiyle ikileme yapılır:

ÖRNEK :  İyi kötü, aşağı yukarı, büyük küçük, alt üst, düşe kalka, bata çıka …

 

3)  Biri anlamlım diğeri anlamsız iki kelimenin edilmesiyle ikileme yapılır.

ÖRNEK :   ev mev, kitap mitap, su mu, sıkı fıkı, tek tük, saçma sapan, ufak tefek …

 

4)  Her ikisi de anlamsız kelimenin t edilmesiyle ikileme yapılır. 

ÖRNEK :   ıvır zıvır, çıtı pıtı, abuk sabuk, paldır küldür, apar topar, mırın kırın…

 

5)  Yakın anlamlı kelimelerin edilmesiyle ikileme yapılır.  

 ÖRNEK :  akıl fikir, ak Pak, mal mülk…

 

6)  Eş anlamlı kelimelerin edilmesiyle ikileme yapılır.

ÖRNEK :   bitmek tükenmek, sağ salim, doğru dürüst, ses seda, güçlü kuvvetli…

 

7)  Yansıma sözcüklerin tekrar edilmesiyle ikileme yapılır:

ÖRNEK :  tıkır tıkır, çatır çatır, horul horul, gümbür gümbür

 

 Yusuf ALTINSOY / Türk Edebiyatı – Dil ve Anlatım Öğrt.

 

 

  İKİLEMELERİN GÖREVLERİ:

 

  1)  İkilemeler isim olarak kullanılabilir:

     ÖRNEK: 

 *  Eteğin fırfırını yeni dikmişti.

 *  Bu ıvır zıvırı tavan arasına kaldırın.

 *  Biz eş dost ziyaretine sürekli gideriz.

 

  2)  İkilemeler sıfat olarak kullanılabilir.

     ÖRNEK: 

 *  Köpeğin mini mini yavruları vardı.

 *  Üzerinde eski püskü bir elbise vardı.

 *  Senin bu soğuk mu soğuk davranışlarından bıktım.

 

  3)  İkilemeler zarf olarak kullanılabilir.

     ÖRNEK: 

 *  Bu konuyu enine boyuna düşündük.

 *  Öğretmen konuyu hızlı hızlı anlattı.

 *  Çamura bata çıka ilerliyorduk.

 

ÖRNEK TEST SORUSU 1:

Aşağıdaki cümlelerde geçen ikilemelerden hangisi yapılışına göre ötekilerden ayrı bir özellik göstermektedir?

A)  Üstüne doğru dürüst bir şey giy.

B)  Böyle yalan yanlış bilgiler, kişiyi gülünç duruma düşürür.

C)  Yollar bitmek tükenmek bilmiyor.

D)  İki köy arasındaki uzaklık, aşağı yukarı 4 km idi.

E)  Dağcılar, güç koşullar içinde sağ salim tepeye vardılar.

CEVAP: D

 

ÖRNEK TEST SORUSU 2:

Aşağıdaki dizelerden hangisinde ikilemeler görev yönünden diğerlerinden farklı kullanılmıştır?

A)  Durup el bağlayanlar karşında yaran saf saf.

B)  Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.

C)  Yüce yüce yaylaların sana yaylak olsun.

D)  Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir.

E)  Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya.    

CEVAP: C

 

 

ÖRNEK TEST SORUSU 3:

I. Abuk sabuk şeylerle zamanını boşa harcama.

II. Çantasına yine ıvır zıvır şeyleri doldurmuş.

III. Böyle saçma sapan sözlerinden bıktım artık.

IV. Aldığı abur cubur şeylerle karnını doyuruyordu.

V. Aşağı yukarı beş metrelik bir bayrak direği dikmişti.

Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili ikilemelerin hangileri diğerlerinden farklı bir biçimde oluşturulmuştur?

     A) I - III       B) II - IV       C) III - V      D) I - V        E) III - IV

CEVAP: C

 

 

Deyim aktarması

Tanım 1: Deyim aktarması yani diğer ismiyle anlam aktarması bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır. 

Tanım 2: İnsana özgü bir kavramın doğaya, doğaya özgü bir kavramın insana veya doğadaki varlıkların kendilerine özgü özelliklerinin başka varlıklara aktarılmasına deyim aktarmasıdenir. 

 

Deyim aktarmaları farklı şekillerde yapılır. Bunlar:

 1- İnsandan Doğaya aktarmalar (İnsana Özgü Kavramların Doğaya Aktarılması):Bu şekilde yapılan aktarmalarda insanlara ait olan özellikler doğadaki nesnelere verilir. 

   ÖRNEK: 

*  Kuşlar neşe içinde cıvıldaşıyor. 

*  Ovadaki bütün çiçekler el ele tutuşmuş, hep bir ağızdan şarkı söylüyorlardı.

 

2- Doğadan insana aktarmalar (Doğaya Özgü Kavramların İnsana Aktarılması):Doğadaki özelliklerin insanlarla beraber kullanılmasıdır. 

   ÖRNEK: 

   *  Olgun tavırlarıyla herkesin beğenisini kazandı.(Olgunluk doğaya ait bir özelliktir)

   *  Bedir’ in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

   *   Dalgalanır deli gönül şafakta.

   *  Kalbim yırtılıyor her nefesimde.

   *  Sert bir insan olduğu belliydi.(Sertlik) 

 

3- Duyu Aktarmaları: Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır. 

   ÖRNEK: 

*  Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)

*  Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama duyusuna) 

 

4. Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: 

   ÖRNEK: 

*  Karlar uçuşurdu camlarda.

*  Rüzgârlar ulurdu sabaha kadar. 

 

5. Bir Duyunun Diğer Duyuya Aktarılması:  

   ÖRNEK: 

*  Hâlâ aklımda onun sıcak gülüşü, tatlı bakışı. (Dokunma-Görmeye)

*  Nasıl unutabilirim o yumuşak konuşmayı. (Dokunma-Duymaya)

*  Sokaktan acı bir fren sesi geldi. (Tatma-Duymaya)

*  Onun keskin bakışları hepimizi korkuttu. (Dokunma-Görmeye) 

 

 

 

Yusuf ALTINSOY / Türk Edebiyatı – Dil ve Anlatım Öğrt.

 

 

 

Ziyaretçiler

8152893
Bugün
Dün
Bu Hafta
Geçen Hafta
Bu Ay
Geçen Ay
Toplam
540
424
6213
8134788
35993
40504
8152893

İP'niz: 3.239.129.52
Server Time: 2023-05-28 19:58:41

Arama